Başımızdan geçen olayları anlatınca içimde bir burukluk,tekrar o yılları yaşamak isteği ama bu defa doyasıya yaşamak,hep bir arada oluşumuzun değerini bilerek yaşamak.Olmaz değilmi?Biliyorum,o yüzden bu anılar çok önemli benim için.Sanki hiç ayrılmayacakmışız gibi,yaşayacağımız en büyük acının babamın vefatıyla sınırlı kalacağını zannederek,dolu dolu yaşadığımız çocukluğumuz.İşte o günlerden birisi daha.En küçük kardeşim İbrahim henüz bir kaç aylık,ayakta duramıyor.Bizim oyuncağımız gibi elden ele geziyor.Veysel abim İbrahim'in ellerinden tutmuş gezdiriyor,adım atışları hoşumuza gidiyor.Daha doğrusu adım atmaya çalışması.Odanın içinde gezdiriyor abim.Odada annemle babamın yatakları var.Eski karyola dediklerinden.Ortası yaylı somyadan(bu yaylarla ilgili bir anıda var anlatacağım) ayakları birbirine vidalarla tutturulmuş bir karyola.Veysel abim İbrahim'i gezdirirken annem yine ikaz etme gereği duydu,sanki olacakları tahmin etmiş gibi."Dikkat et o çocuk ayaklarının üstünde duramıyor,bir sakatlık çıkarma"dedi ama geç kalmıştı.Çünkü abim o esnada kardeşimin ellerini bırakmıştı,yürüyebilecekmi diye.İbrahim elleri bırakıldığı an bir iki adım atamadan gitti karyolanın vidalarla dolu olan ayağına kafasını çarptı.Görünüşte birşey yoktu ama İbrahim'i oradan almak istediğimizde bir baktıkki vida kafasına saplanmış.Ablamın ağlayışıyla annem odaya girdi vee sizce ne demiş olabilir?Evet "Veysel! yine ne yaptın"diye bağırdı.Veysel abim akşamın ilk saatlerini dışarda geçirdi,annem sakinleşti,İbrahim'in kafasında çok büyük birşey olmadığı görüldü.Herşey normale döndü,bir sonraki olya kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder